Kayıtlar

ANKA'NIN YANIŞI Anka kuşu misali kaç kez kül oldum da gözlerinde bir sevgi kırıntısı görebilmek için kaç kez doğdum o küllerden gözlerinde sözlerinde bir sevda kırıntısı bulsaydım doyardım ama ben seni aç kalma pahasına sevdim bu kadar çok severken bir dirhem sevgiye muhtaç yaşamaktı belki de benim imtihanım Anka kuşu olmaktı yolunda yana yana sana uçmak için Di kanatlarım yanmaya razı sevgisiz bakışınlarınla ve bir dirhem sevgi ugruna küllerinden tekrar tekrar doğmaya razı bir Anka kuşuyum ben vazgeçmem ne sevmekten seni ne de kanatlarım alev alev gelmekten sana ben razıyım yolunda binlerce kez kül olmaya..
FESLEĞEN HÜZNÜ Fesleğen hüznü benim ki okşa bak nasıl dağılacak nasıl mis kokular saçacağım nasıl neşeyle bakacağım dünya bir senin ellerin dağıtır bu hüznü. Anladığım başka dır sevgiden en çok ta bu yorar ya beni kendimi unutup sevdim ben o bir çif eli sevgiyle tek bir dokunuşuna feda tüm güneşleri bir çiçek yaşamaz böyle dediler sana su ve güneş gerek o bir çift eldeydi oysa tüm sular ve güneşler. Benim dünyam başka benim dünyamda daha önemli hiç birşey yok o bir çift elden başka.
BİR MASUM MOR MENEKŞE... Sevilmeyi arayan kadınlar menekşelerden koku beklerler bazıları bilmez menekşelerin kokusunun olmadığını başka çiçeklere gider bazıları da kokusu olmasa da gözü gibi bakar o menekşeye. Bunlar sevilmediğini bile bile sevmeye devam eden kadınlardır çevrelerini binlerce çiçek te sarsa onlar bir menekşenin başında aylarca bir tomurcuk görmeyi bekler. Aptal mıdır bu kadınlar yoksa aşık mı belki ikisi de değiliz belki de aptal aşıklarız. Vazgeçmeyi bilmeyişimizden değildir bekkeyişimiz sevgimizin yüceliğindendir. Sevilmeyi bekleriz sevilmek iyi eder miş insanı iyi edilmeyi bekleriz sevilmediğimizi bile bile sevmeye devam ederiz. Korkmayız aslında biz diplerden büyük acılardan dibi biliriz biz gittik oraya acıyı biliriz biz çektik defalarca acı çekmeye içimize denizlerce gözyaşı sığdırmaya değer bir çiçeği sularız biz bu yüzden dir vazgeçmeyişimiz bu yüzden dir sevilmeden sevmeye devam edişimiz.
Bu küçüklere değil hayata benden bir masal... Sevgili hayat; her ne kadar içinde bulunmayı seçmesem de otuzbiryıl gibi bana göre çok uzun bir süredir bir savaş halindeyiz evet maalesef bazı insanlar seni yaşarken ben genelde seninle savaşıyorum adil olmadığını biliyorum bunu bana ögreteli çok oldu bir kaç güzelliğin olmadı değil hakkını yiyemem annelik gibi yüce bir sıfata nail oldum sende var olduğumda bir kez de olsa bana mutluluğun olduğunu gösterdin ve asıl kavgamız işte tam burada başlıyor mutluluğun varlığın gösterdin beni inandırdın bir insanın bir insana nefes olabileceğini ögrettin ben saçları hiç okşanmamış bir yanı hep küçük bir kız çocuğu kalmış bir dilhundum bundan hep uzundu saçlarım rüzgara bırakırdım okşayan bir el olmayınca ilk kez saçımı kesmeyi bir çift elle ögrettin sen bana dedim ya hep savaştık seninle sen kocaman kocaman dağları yıktın üstüme bazen ben bilmeden kendi ellerimle yıktım o dağları üstüme ama hep kalktım o enkazların altından gücüme çok güveniyor
Bir varmış bir yokmuş, mahallenin birinde kocaman bir ıhlamur bahçesi varmış. Bu bahçede ki ıhlamurlar o mahallede oturan herkesi tanırmış, yıllardır ayni bahçede çocuklara arkadaşlık ederler gölgelerini çocukların oyun alanı yaparlarmış. Yaz geldiğinde mahallenin bütün çocukları bu bahçeye koşar, ıhlamur çiçeklerinin güzel kokusunu içlerine çekerek oyunlar oynarmış. Ihlamurların yaşlı gövdelerine yaslanıp birbirilerine masallar anlatıp sohbete dalarmış. Akşam olunca ıhlamurların dalları arasında dolasan rüzgâr çocuklara ninni olurmuş. Anneleri kış geldiğinde bu güzel ağaçların çiçeklerinden çocuklarına cay yapar yazın ıhlamurların çiçeklerinde dolaşıp bal özü toplayan arıların yaptığı ballardan koyarmış içine. Bu güzel çayı severek içen çocuklar da hasta olsalar bile hemen iyileşirlermiş. Yine bir yaz mevsiminin sonu gelmiş rüzgârlar artık sert esmeye yağmur ardından kar yağmaya başlamış. Çocuklar kartopu oynayıp kardan adam yaparak kızak kayarak ve ballı ıhlamur çaylarını içerek g